+90 548 876 99 96

info@tezar.us

Gazimağusa Teknoloji Geliştirme Bölgesi, KKTC

Ürettiklerimin ve Tüm Yolculuğumun Temeli Kitaplar

ÜRETTİKLERİMİN VE TÜM YOLCULUĞUMUN TEMELİ KİTAPLAR

Sizinle bu söyleşiyi yapıyor olmaktan dolayı çok mutluyuz, kabul ettiğiniz için öncelikle teşekkür ederiz. Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi üzerine konuşmak için elbette sabırsızlanıyoruz; ancak dilerseniz kariyer yolculuğunuzla başlayalım. Siz farklı alanlarda üretken birisiniz, kendinizi bu verimlilik üzerinden nasıl görüyorsunuz?

Ürettiklerimin ve tüm yolculuğumun temelini kitapların oluşturduğunu söyleyebilirim. Edebiyat ve moda tarihi eğitimi almış biri olarak bilgi, her zaman hayatımda çok kıymetli bir yere sahip oldu. Sanat kütüphanesi küratörlüğü, moda tarihi eğitmenliği ve yazarlığımın ortak noktasında da bilgiye duyduğum bu hayranlık ve onu paylaşmadaki tutkum yatıyor diyebiliriz.

Sizin gibi kariyerini aynı kurumda geliştiren insanlarla o kurum arasında karşılıklı bir şekillenme olmaması kaçınılmaz. Siz bu etkileşimi nasıl yaşadınız? Örneğin Vakko’nun kapısından ilk girdiğiniz günden bu yana neler değişti?

1969 yılında Haluk Baysal imzalı, girişte Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun karşıladığı, cam duvarlardan güneş ışığının sızdığı o fabrikadan içeriye girdiğimde 25 yaşındaydım. Heyecanlı ve meraklıydım. Ne mutlu bana ki bugün 42 yaşımda bu sıfatların hâlâ geçerli olduğunu söyleyebilirim. Elbette “Tecrübe, bilginin anasıdır.” diyen Cervantes’e, bu 17 yıl için selam ederek... Geçen bu zamanın benim için en kıymetli yanlarından biri, şüphesiz Vitali Hakko’nun kendisiyle iki yıl çalışma fırsatı bulmam oldu. Her bir anından başka bir şey öğrendiğim bu süreç zihnimde ve kalbimde çok ayrı bir yere sahip. Bugün ise kendisinin anısına kurmuş olduğumuz kreatif endüstriler kütüphanemizin küratörlüğünü büyük bir gurur ve mutlulukla üstlenmeye devam ediyorum.

Görev aldığınız kütüphane Türkiye’de kendi alanında çok farklı ve özel bir yere sahip. Siz de uzun süredir bunun önemli bir parçasısınız. Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi’ni aslında hem sizin hem de kullanıcılarınız için ayrıcalıklı bir yer haline getiren nedir?

Kurucumuz Vitali Hakko’nun anısına, oğlu Cem Hakko önderliğinde kurulan kütüphanemizi en özel kılan tarafı, şüphesiz koleksiyonu. Başta moda olmak üzere tüm kreatif endüstriler alanında Türkiye’de erişilmesi pek de mümkün olmayan bir koleksiyonu bir araya getirmeyi hedefledik. Her bir kullanıcımızın bu derlemeden mümkün olabilecek en üst seviyede yararlanması, bağlantılar kurması, o kapıdan girdiğinden farklı bir insan olarak çıkmasını arzu ettik. 10 yıl içinde aldığımız geri dönüşler doğru adımlar attığımızı göstererek bizi çok mutlu ediyor. Bunun ötesinde mimari değer bizim için her zaman çok kıymetli oldu. 2012 yılındaki kuruluşumuzdan 2021 yılına dek Nakkaştepe’de bulunan ve Wallpaper tarafından “Dünyanın En İyi Çalışma Alanı” ödülüne layık görülen Vakko Moda Merkezi’mizde hizmet verdik. Geçtiğimiz yıl Ekim ayında ise kütüphanemizi Türkiye kültür-sanat hayatının en önemli yapılarından biri olan ve yıllar sonra yeniden kavuştuğumuz Atatürk Kültür Merkezi’ne taşıdık.

Tematik kütüphanelerin kullanıcılarıyla aralarında sizce farklı bir ilişki mi vardır? Deneyim ve gözlemlerinize göre Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi yayın koleksiyonunun kullanıcılarınızın yaratım süreçlerinde nasıl bir etkisi vardır?

Kesinlikle sihirli bir etkisi var. Koleksiyonun belirli bir tema altında farklı disiplinlerden oluşması çok daha özgün ve yaratıcı çalışmalara imkan tanıyor. Bir moda tasarımı öğrencisinin mimari kitaplar arasında kaybolduğunu, bir fotoğrafçının aradığı ilhamla heykel kitaplarında karşılaştığına tanıklık etmek bizleri çok iyi hissettiriyor.

Moda gibi ilham ve yaratıcılığın üst seviyede olduğu bir yaratım alanı için kitaplar çok uygun bir dışa vurum imkânı sunuyor olsa gerek. Böylesi donanımlı bir kütüphaneyi merkeze alırsak bu dışa vurumu siz nasıl yorumluyorsunuz?

İlham çok kıymetli bir olgu. Jean-Luc Godard’ın da dediği gibi, bir şeyi nereden aldığınız değil nereye götürdüğünüz önemli olan. Buradan çok değerli çıkış noktaları alınıp sayısız güzel yere taşındı. Bazen sıfırdan bir moda markası, bazen bir tez, bazense farklı bir disiplinle işbirliği. Bu tip çalışmaların araştırma sürecinde yer almış olmak bizim için elbette çok heyecan verici.

“Başarılı” sıfatını yalnızca ulaştığı satış rakamı için sarf edersek haksızlık yapmış olacağımız “Sade” kitabınızın ardından, yine Ege Erim’le birlikte kaleme aldığınız “Müşterek Düşünceler”de “Kendimizin farkına vardığımız her an, değişmek için sil baştan bir imkan.” diyorsunuz. Yazarlık ilhamınızı “değişim”den mi alıyorsunuz?

Öncelikle bu hoş paylaşımınız için Ege ile ikimiz adına çok teşekkür ederim. Sade, bu alanda yazılmış ilk Türkçe kaynak olarak değerli bir katkı sundu okurlarına. Birçok hayatın olumlu biçimde değiştiğine, yüklerden arınıldığına okurlarımızın paylaşımları sayesinde tanıklık ettik. Bu, bir yazar olarak paha biçilemez bir geri dönüş. Yazarlık ilhamımı, paylaşmaktan aldığımı söyleyebilirim. Fikirleri, hisleri, gözlemleri kelimeler üzerinden paylaşmayı çok kıymetli buluyorum. Değişim başlı başına çok önemli bir konu. Bazen değişmenin mümkün olmadığı yanılgısına düşebiliyoruz. Müşterek Düşünceler’de bunu hatırlatmak istedik. Değişimin, seçimlerimizle her an yeniden mümkün olduğunu.

New York Halk Kütüphanesi'nin anlatıldığı Ex Libris belgeselinde, "Kütüphanelerin kitap deposu olarak bir geleceği yok" diyor Hollandalı kadın mimar Francine Houben. Katılır mısınız bu görüşe? Bunun üzerinden mesleğe yeni başlayan kütüphanecilere ne mesaj vermek istersiniz?

Houben’a elbette katılıyorum. Pompidou Kütüphanesi direktörü Michel Melot’nun çok sevdiğim bir tanımı var, kütüphaneler ve kütüphanecilerin esas görevinin entelektüel ilişkiler inşa eden mimarlar olduğuna dair. Bilgiyi yaymakla, merak etme ve öğrenme tutkusunu aşılamakla görevli olduğumuzu düşünüyorum. Farklı disiplenlerden oluşan kütüphanelerde kullanıcının adeta farklı koridorlardan geçerek bambaşka bağlantılar kurması, işimizi doğru yaptığımızın en kıymetli göstergesi.

Söyleşilerde bu soruyu yöneltmeyi seviyoruz: “Okudum ve hayatım değişti” dediğiniz kitap ile “Keşke içerisinde daha çok zaman geçirme imkânı bulabilseydim” dediğiniz kütüphane hangisidir?

Eckhart Tolle’nin yeri bende çok ayrıdır. Varolmanın Gücü isimli kitabı insana ve yaşama bakış açımı değiştirmemde büyük pay sahibidir. Diğer sorunuza gelince, New York Public Library Rose Main Reading Room’da daha fazla zaman geçirmeye asla hayır demem. Bir de henüz görme fırsatı bulamamış olsam da Trinity College Dublin’in meşhur Long Room’unu bir turist gibi değil ama bir araştırmacı gibi gezebilmek isterdim.

Son olarak Kuzey Kıbrıs’taki meslektaşlarımıza neler söylemek istersiniz?

Her güne umut ve heyecanla başlamalıyız, zira kitaplar üzerinden dokunacağımız daha çok fazla hayat var.

İçten teşekkürlerimizle.

Ben çok teşekkür ederim, bu keyifli söyleşi için. 

Bilgi: Vakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi Küratörü ve Yazar Sayın Begüm Başoğlu Öner ile firma e-bültenimiz ANTOINETTE'in Mart 2022 sayısı için yaptığımız söyleşinin tam metnidir. Söz konusu sayıya https://antoinette.news/mart/ web sayfamızdan erişebilirsiniz.